Özel Medicabil Hastanesi; Göğüs Hastalıkları Uzmanı, Uzm. Dr. Nurcan Güler ile akciğer embolisi olarak bilinen, pulmoner emboli rahatsızlığı üzerine tüm merak edilenlerin cevaplandığı bir söyleşi gerçekleştirdi.
Akciğerlerimiz, hava solumamızı sağlayan organımız olmasıyla hayati önem taşır. Diğer, tüm organlarımız gibi akciğerlerimizde de meydana gelebilecek sağlık sorunları oluşabilir. Bunlardan biri de, akciğer embolisi olarak bilinen pulmoner embolidir.
Pulmoner emboli; akciğer damarlarında, pıhtı atması sonucu ortaya çıkan bir sağlık sorunudur. Akciğerdeki damar sisteminin tıkanmasıyla oluşan akciğer embolisi; kalp krizinde olduğu gibi, ölümle sonuçlanabilecek ağır durumlar ortaya çıkarabilir.
Akciğerler, kalbe göre daha şanslıdır. Damar sisteminden birinin tıkanmasıyla diğer damar, sisteminde kanlanma devam edebilir. Bu nedenle, kalp krizine oranla akciğer embolisi yaşandığında kişinin bu süreci atlatma şansı daha yüksek olur.
Akciğer embolisi, damar yatağındaki staz oluşumuyla başlar. Daha sonra, embolinin oluşması için üç patoloji unsurunun meydana gelmesi gerekir. Bunlar:
Damarlarda; bu patolojilerin oluşmasıyla ortaya çıkan akciğer embolisinin, yarattığı sonuçların şiddeti de embolinin verdiği zarar oranıyla değişkenlik gösterir.
Akciğer embolisi; yarattığı durum sonrasında hafif, orta ve ağır şiddet olarak değerlendirilen sonuçlar ortaya çıkarır.
Orta şiddet ve hafif şiddet olarak değerlendirilen sonuçlarda; embolinin yarattığı takınıklığı vücut, kendi açabilir. Ancak asıl korkutan, emboli varken kanda pıhtılaşma oranının yüksek olma olasılığıdır. Bu durum, ikinci ve ciddi bir emboli yaşanma riskinin ortaya çıkma ihtimalini yükseltir. Hastanın hayatını tehdit edici düzeye taşıyabilir.
Akciğer embolisinin sonuçları kalp krizi kadar ciddi olabilir. Emboli yaşanması sonrası, akciğer dokusuna yeterli kan gidemediğinden, oksijen alışverişi bozulmaya başlar. Bazı damarlarda kasılma ve daralmalar ortaya çıkabilir.
Bu durumdan kalp de etkilenir. Sağ kalbin büyümesiyle; pulmoner arterin yani kanı kalpten akciğerlere taşıyan damar, büyür ve basıncı artar. Kalp, kanı yeterince pompalayamadığından, sağ kalp yetmezliği yaşanır. Yaşanan bu reaksiyonlar nedeniyle, ölümle karşılaşılan ağır sonuçlar ortaya çıkabilir.
Akciğer embolisinin en önemli nedenlerinden biri, bacak venlerinden yani derin damardan pıhtı atmasıdır. Bacaklarda bulunan toplardamarlardaki trombüs, akciğerlere atar ve emboli gerçekleşir. Bu nedenin dışında, emboliye sebep olan diğer nedenler de bulunur. Bunları;
Akciğer embolisinin oluşmasında önemli rol oynayan ve emboli riskini artıran başka faktörler de mevcuttur.
Akciğer embolisinin ortaya çıkmasında, önemli risk faktörleri bulunur. Bunlar, hastalığın oluşma riskini artırır. Hastalığın oluşmasını engellemek adına, risk oluşturacak durumlara dikkat edilmesi ve gerekli önlemlerin alınması büyük önem taşır. Risk faktörleri arasında;
Akciğer embolisinde, kişinin önceden fark edebileceği belirtiler olabilir. Bu belirtiler arasında;
Kişinin; bu belirtiler içerisindeki herhangi birini kendinde fark etmesi halinde, ertelemeden uzman doktora başvurması gerekir.
Akciğer embolisinin oluşmasını engellemek adına, doktora zamanında başvurulması büyük önem taşır. Özellikle; uzun süreli yolculuklar sonrasında kişinin kendini gözlemlemesiyle herhangi bir belirti görüldüğünde, zaman kaybetmeden uzman hekime başvurulmalıdır. Fark edilebilecek belirtiler arasında, şunları sayabiliriz:
Uzun süreli yolculuk sonrasında, pıhtı atması olmayabilir. Ancak; bu belirtiler yine de bacak venlerinde trombüs olduğunu ve damarın kan pıhtısı nedeniyle tıkandığını gösterir.
Kişide, bu belirtiler görüldüğünde zaman kaybetmeden göğüs hastalıkları uzmanına başvurulmalıdır. Şikayetlerin belirtilmesiyle uzman hekimin tanı koyma süreci başlamalıdır.
Akciğer Embolisinde Teşhis Nasıl Konur?
Akciğer embolisinde teşhisin konulmasında; kişinin yaşadığı şikayetleri bilmek, büyük önem taşır. Dile getirilen şikayetlerde, şüphe duyulan belirtilerin olmasıyla hastadan tahlil ve tetkik talep edilir. Teşhis konurken bakılacak durumlar arasında;
Sıralanan bu belirtiler; akciğer embolisinde ilk teşhis için yeterli olsa da kesin teşhis konulabilmesi, diğer tahlil sonuçlarının değerlendirmesine de bağlıdır. Dedimer tahlili ve sonucu, akciğer embolisi tanısının konma sürecinde anlam taşır.
Dedimer, bir laboratuvar tahlilidir. Emboli tanısının konmasında, en çok yönlendiren tahlillerden biridir.
Dedimer, pıhtıyı eritirken ortaya çıkan bir üründür. Ürün oranının yüksek olması ya da negatif değer göstermesi, teşhis koyma aşamasında anlam taşır.
Dedimer oranının yüksek olması, emboli olduğu ihtimalini kuvvetlendirir.
Akciğer embolisinde; tanı konma sürecinde, yalnızca belirtilen şikayetler ve tahlillerin değerlendirme sonuçları yeterli olmayabilir. Böyle durumlarda, tanının net konması adına, diğer yöntemlere de başvurulması gerekebilir.
Akciğer embolisinde; belirtilen şikayetlerin ardından, kesin tanı konması için kullanılan yöntemler bulunur. Bunlar; ilaçlı tomografi ve sintigrafi yöntemleridir.
İlaç tomografi; hastaya damardan ilacın verilmesi ve damarların görüntülenmesiyle uygulanır. Damar içindeki tıkalı alanın varlığına bakılır. Şüpheli bir görüntüleme izlendiğinde ise teşhis konur.
Tomografi yönteminin; hastaya uygulanabilmesi için, hastanın böbrek fonksiyonlarının normal olması gerekir.
Kullanılan ilaç, nefrotoksik bir içeriğe sahiptir. Böbrek yetmezliğine neden olabilir. İlaç kullanımı sonrası ortaya çıkan bu sağlık sorunu, genellikle sıvı tedavisiyle düzelir. Ancak; nadiren kalıcı böbrek yetmezliğiyle sonuçlanma ihtimali bulunur. Yaşanabilecek bu risk nedeniyle, böbrek değerleri normal olmayan hastalara bu teşhis yöntemi uygulanmaz.
Akciğer Embolisinin Teşhisinde Sintigrafi Yöntemi?
Sintigrafi yöntemi, akciğerin damarlanmasını ve oksijenizasyonunu gösteren bir tekniktir. Görüntülemeler sayesinde, uygun veriler elde edilir. Elde edilen sonuçlar, kıyaslanarak hastanın damarlanmasının ve oksijenizasyonun seviyesi incelenir. Uygun değerlendirme neticesinde teşhis konur.
Tedavi planlaması, embolinin şiddetine göre değişir. Karşılaşılan emboli, ölümle sonuçlanabilecek kadar ciddi olup kalbi etkileyerek kalp yetmezliği sonucunu doğurduysa, uygulanacak tedavi de değişiklik gösterir.
Yaşanan emboli sonrası; hastanın pulmoner arter basıncı yüksek olduğunda, tansiyonu ve oksijeni ise düşük seyrettiğinde, hastaya ciddi oranda kan sulandırıcı ilaç verilir.
Kan sulandırıcı ilaç kullanımında ise, dikkate alınması gereken durumlar bulunur. Hasta üzerinde, risk yaratan ihtimaller oluşturabileceğinden kullanım dozu ve şekli değişiklik gösterir.
Akciğer embolisinde, kan sulandırıcı ilaçların kullanılması önemlidir; fakat kullanımı sürecinde hasta üzerinde, ciddi riskler yaratır.
Embolide; kan sulandırıcı ilaçlar, pıhtıyı eritir. Ancak, normal dokularda kanamaya neden olabilir. Beyin kanaması, mide kanaması hatta akciğerde dahi kanamalara neden olabilecek bir risk oluşturur.
Bu nedenle, ilaç kullanımına başlanmadan önce hastaya bilgi verilmesi gereklidir.
Kan sulandırıcı ilaçların, oluşturabileceği hayati risk nedeniyle, hastaları bu konuda bilgilendirip onam alarak ilaç kullanımına başlanmalıdır.
Bazı hasta tiplerinde ise, onam alınsa da kan sulandırıcı ilaç verilemez. Trafik kazası, beyin kanaması geçirmiş olması ya da mide kanaması öyküsünün bulunması kan sulandırıcı ilaç kullanımını engeller.
Böyle durumlarda; uygulanacak yöntemler, anjiyo ve diğer ilaç tedavileridir.
Kan sulandırıcı ilaçların kullanılamadığı durumlarda, anjiyo yapılabilir. Katater anjiyo ile kasıktan girilerek bu arterdeki trombüsler temizlenebilir. Anjiyo yöntemi içinde yapılan diğer bir teknik ise, kasıktan girilerek doğrudan akciğerdeki dokuya ilaç verilerek uygulanmasıdır. Bu işlem, girişimsel radyoloji tarafından yapılır.
Kan sulandırıcı ilaçların verilemediği hallerde, tedavi planına uygun diğer ilaç tedavisine başlanır. Tedavi süresi, uzun sürebilir.
Emboli nedeni biliniyorsa ya da emboli bacaklardaki trombüse bağlı oluştuysa; en az üç ay boyunca, sebep ortadan kalkıncaya kadar tedaviye devam edilir.
Nedenin bilinmediği durumlarda ise, kişi en az altı ay tedavi almak zorundadır. Bu süre içerisinde, iğne kullanımı mümkün değildir. Hasta, ağızdan alınabilir şekilde hap ilaçları kullanır.
Yalnızca; kanser hastalarında ağızdan alınan tablet ilaçlar, şu an için önerilmez. Kanser tedavisi; yaşam boyu devam ediyorsa hasta, tedaviyi yalnızca iğne ile sürdürür.
Emboli oluşmadan, alınabilecek tedbirler, kişi yaşamı için önem taşır. Alınacak önlemler ile hastalığın oluşum riski en aza indirebilir.
Akciğer embolisinde, hastalık oluşmadan önüne geçerek tedbir oluşturacak önlemler alınmalıdır. Alınan önlemler sayesinde hastalığın oluşma ihtimali azaltılabilir. Alınacak tedbirler arasında, şunları sıralayabiliriz;
Kan sulandırıcı ilaçların kullanımı, emboli oluşma riskinin önüne geçebilme adına önemlidir. Uzman hekim tarafından, hastanın değerlerine uygun, doz kullanımının önerilmesiyle emboli için önleyici tedavi yöntemidir.
Kan sulandırıcı ilaçlar; tedavi amacının dışında, önleyici tedbir amaçlı da kullanılır. Emboli oluşma riskini, en aza indirmek amacıyla kan sulandırıcı ilaçlara başvurulur. Koruyucu olarak düşük dozda kan sulandırıcı iğneler hastalara kullanılır. Kullanıldığı durumları, şöyle sıralayabiliriz: