Kifoz, sagital düzlemde (omurgaya yandan bakışta) görülen omurganın öne eğriliğindeki artış olarak tanımlanırken lordoz, sagital düzlemde (omurgaya yandan bakışta) görülen geriye doğru eğriliğin artmasıdır. Normal insan omurgasında; torasik omurgada bir dereceye kadar kifoz, servikal ve lomber omurgada bir dereceye kadar lordoz vardır.
Öne eğrilik aşırı hale geldiğinde buna hiperkifoz denir. Bunun, ön-arka düzlem boyunca omurganın eğriliği olan skolyozdan farklı olduğuna dikkat edilmelidir.
Eğriliğe sebep olan faktörler şunlardır:
Kifozun doğal seyri tam olarak bilinmemektedir ancak kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülüp 40 yaşından itibaren torasik omurgadaki eğrilik miktarı artmaktadır.
Kifoz genellikle torasik omurgada yani sırtta gelişirken, servikal omurgada yani boyunda veya lomber omurgada yani belde de gelişmesi mümkündür.
Genellikle bireylerde görülen 4 ana kifoz tipi olarak şunları sayabiliriz:
Genellikle ergenlerde ortaya çıkmaya başlar ve erkeklere kıyasla kadınlar daha fazla etkilenir. Kambur duruş eğriliği artırır. Bu da sırayla, sırtın ekstansör kaslarını ve omurganın arka bağlarını gerer ve böylece zamanla kasları zayıflatır. Postüral kifozda hasta, genellikle normal vertebral yapılara (omurga yapısına) sahip olur ve genellikle iyi huyludur.
Yaşlılarda kifoz, kasların bütünlüğünün bozulmasına ve kötü postüre katkıda bulunabilir. Bu durum, torakolomber omurgada zamanla artan bir stres yüküne neden olabilir. Böylece osteoporotik kompresyon kırıkları meydana gelebilir.
Genellikle ergenlik çağından önce ortaya çıkan torasik-torakolomber omurganın yapısal bir bozukluğudur. Büyüme ve gelişme sırasında vertebral uç plağın (omurlararası disk ile kemiğin yani omur gövdesinin arasında gerçekte bir arayüz görevi gören yer) uyumsuz mineralizasyonunu ve ossifikasyonu (kemikleşme), omurda öne doğru kamalaşmaya neden olabilir.
Anne karnında iken omurganın bir malformasyonu yani anormal gelişimi sonucu tipik olarak bebeklerde ve küçük çocuklarda görülür. Diğer kifoz formlarından farklı olarak, bu form genellikle omurgayı yeniden hizalamak ve bozulmanın ilerlemesini önlemek için (genç yaşta) ameliyat gerektirir. Diğer taraftan bu hastalığın gelişiminde şu etkenler de vardır:
Kimi hastalarda semptomlar hafif olup tedavi gerektirmez. Bununla birlikte, aAmeliyat gerektiren şiddetli semptomlara sahip vakalar da görülebilir. Kifozun altında yatan nedene bağlı olarak, tipik semptomlar (belirtiler) aşağıdakilerden birini veya birkaçını içerir:
Kifoz için tedavi süreci genellikle konservatif (hastalığın ilerlemesinin yakından takip edildiği bir tedavi türü) olarak başlar ve hastanın semptomları konservatif tedavi (cerrahi dışı tedaviler) ile düzelmiyorsa veya eğrilik çok ciddi boyutta ise cerrahi müdahale gerekir.
Konservatif tedavi şunlardan ibarettir:
Konservatif tedavi endikasyonları 60 derecenin altındaki kifozlu hastalar içindir. Sırtın ön-arka kas gruplarını dengeye kavuşturmak için fizik tedavi uygulanmalıdır. Bu, omurga üzerindeki baskıyı azaltacak, duruşun iyileştirilmesine ve rahatsızlığın azaltılmasına yardımcı olacaktır.
Genellikle postural kifozu olan kişilerde, cerrahi dışı tedaviler etkili olabilmektedir. Aynı zamanda postüral kifozda ,sırt ağrısını ve yorgunluğu hafifletmeye yardımcı olmak için germe egzersizleri ve planlı fizik tedavi uygulanmasını öneriyoruz ancak bu tedavi yöntemleri kifozun kendisini tam olarak düzeltmeyebilir.
50 derecenin üzerindeki kifozda, fizik tedaviye ilaveten korse kullanılabilir zira bazı olgularda korse etkili olabilmektedir. Günde 15 saatten az olmayan kullanımlar ile fayda gören hastaların sayısı az değildir. Korse büyüme çağındaki hastalarda düzeltici etki gösterirken erişkin hastalarda korse ile düzelme beklemeyiz.
Kifoz tedavisinde kimi durumlar ameliyat ile müdahaleyi gerektirir. Bu durumlar şunlardır:
Bu bulgular, kifotik açının 75 derece ve üzerinde olması durumunda görülebilmektedir.
Bazen kifoz, omurga bütünlüğünü bozan travmatik kırıklar ya da yaşlı bireylerde kendiliğinden oluşan osteoporotik (kemik erimesi nedeniyle) kırık ya da çökme sonucunda da oluşabilir.
Bu durumda da öncelikle konservatif; çok yaşlı hastalarda ise kapalı cerrahi yöntemler ön plandadır. Bunlar, kifoz oluşumuna göre değişiklik gösterir.
Doğru tedavi ve takip ile kifoz hastalarının çok büyük bir kısmı cerrahi gerektirmeden tedavi edilebilir ancak zamanında uygun tedavi yapılmamış hastalarda hem nörolojik (sinir sistemi) hem kardiyopulmoner (kalp ve akciğer hastalıkları) hem de kötü kozmetik görünüm oluşması kaçınılmaz olabilir. İleri kifozun olumsuz etkilerinin omurganın diğer eklemli (boyun, kalça eklemi, diz eklemi, ayak bileği gibi) yapılarını da etkileyebileceği akıldan çıkarılmamalıdır.