Depreme karşı normal ve anormal tepkiler, kaygı duygusunun yönetilmesinde izlenecek yol, güvenli hissetmek için yapılabilecekler ve afetlerden sonra ortaya çıkan belirsizlikle mücadele konularında bilgiler paylaşarak katılımcılara nefes egzersizleri yaptıran Klinik Psikolog Görkem Polat, travmaların kuşaktan kuşağa aktarılma özelliğine dikkat çekerek deprem sonrası desteğin önemine vurgu yaptı.
Olaylara dair görüntüleri, sesleri yeniden yaşıyormuş gibi hissetme ve olayları yeniden yaşamaya dair endişe içinde olmak gibi deprem sonrası belirtilerin altını çizen Klinik Psikolog Görkem Polat, psikolojik travma yaşayan kişilere doğru yaklaşma yöntemlerine de değinerek; “Sorun, bizi korkutan depremin kendisinden çok deprem sonrası hakkında zihnimizde canlanan senaryolar, olası problemler ve düşüncelerdir. Kişilerin, depremi yaşayan yakınlarına ya da medya aracılığıyla gördüğü insanlara yetebilme isteğiyle suçluluk ve utanç duygusu içerisinde olduğunu görmek çok sık karşılaşılan bir durumdur. Afetzedeleri gerçek dışı bu gibi düşünce ve inançlarından kurtarabilmek, duygularını dışa vurabilmelerine, düşüncelerini paylaşmalarına alan sağlamak oldukça önemlidir. Rutinleri devam ettirebilmek çok önemli bir yere sahiptir. Belki bir yürüyüşe çıkmak, bazı ev işlerini yapmak, beyni harekete geçirerek plan yapabilmeye hazırlayacaktır. Böylelikle hem kişinin kendisi adına hem de depremi doğrudan yaşamış kişiler adına bir şeyler yapabilmek için adım atmamızı kolaylaştıracaktır” dedi.
Depremzedelere yaklaşırken doğru iletişimin çok önemli olduğunu dile getiren Klinik Psikolog Görkem Polat, “İlişkinin en etkili şifa” olduğunu belirtti. "Depremzede yakınlarınızın duygusunu kapsamak, ihtiyacını duyabilmek çok kıymetlidir. Kişi örseleyici olay sonrası içe kapanabilir, konuşmak istemeyebilir, yaşadığı hisleri tarif etmekte zorlanabilir. Bunun dışında yetişkinler bile yaşadığı bir duyguya anlam verebilme ve ifade etmede güçlük çekerken bu durum çocuklar için daha karmaşık bir deneyim olmaktadır. Çocuklar kaygı ve korkusunu dindirebilmek için geleceğe yönelik planlar yapılmalı.
Deprem çantası hazırlama, evin sağlamlığı üzerine tedbirler alma, yardım kuruluşlarına birlikte gitmek, diğer bölgedeki çocuklara istediği bir şeyi göndermek ya da mektup yazmak gibi. 12 yaş altındaki çocuklar soyut kavramları anlamakta zorlanırlar. Bu sebeple net ve somut olarak deneyim yeniden konuşulmalı ve bilimsel olarak izah edilmelidir. Çocuğu nelerin endişelendirdiğini tespit etmek son derece önemlidir. Endişelerini ebeveynlerin ya da güvendiği başka bir yetişkinin düzeltmesi, ‘tehlikedeyim’ inancının, ‘güvendeyim artık geçti’ inancına dönüşmesini sağlayacaktır” diye konuştu.
Özel Medicabil Hastanesi Klinik Psikoloğu Görkem Polat sunumunun ardından katılımcıların sorularını da yanıtladı.