Şeker hastalığının son otuz yılda daha önce hiç olmadığı kadar artığı bilinirken, diyabet ile obezitenin aynı yıllarda benzer bir yükseliş göstermesi, bu iki hastalık arasındaki ilişkiyi net bir biçimde ortaya koymaktadır. Diyabetin tedavisi için insülin iğneleri ve sentetik ilaçlar geliştirilmiş olsa da yapılan araştırmalar ilaç tedavisinin başarı oranın %20’nin altında olduğunu göstermektedir. Bu bakımdan, obezite ile diyabet arasındaki ilişkinin farkına varmak ve tedavi yöntemlerinin benzerliğine dikkat çekmek gerekir. Metabolik cerrahi, obezite tedavisi için geliştirilen bir yöntem olmakla birlikte, şeker hastalığının tedavisinde de uygulamaktadır. Bu cerrahi yöntemiyle, obezite ve diyabete sebep olan hormonal dengesizliği ortadan kaldırmak mümkün olabilmektedir.
Metabolik cerrahi kavramını anlayabilmek için, metabolik sendromun tanımını yapabilmek gerekir. Vücuttaki yağ, kolesterol oranına ve hormonal düzensizliğe bağlı olarak gelişen hipertansiyon, obezite, diyabet, kolesterol metabolizması gibi hastalıklar ve bu hastalıklar ile birlikte görülen organ hasarları metabolik sendrom olarak kümelendirilir. Kalp ve damar hastalıkları da metabolik sendromların riskleri ve sonuçları arasında önemli bir yere sahiptir. Sendroma yol açan etkenlerin düzeltilmesi için yapılan müdahale ise metabolik cerrahi olarak tanımlanmaktadır. Metabolik sendromlar ölüme sebep olabilen birçok hastalığa yol açabilmektedir. Diğer tedavi yöntemleri işe yaramamışsa, metabolik cerrahi yöntemiyle müdahale edilmesi gerekebilir.
Diyet ve egzersiz obezite tedavisinde gerekli olmakla birlikte, bazı durumlarda istenen sonucu almak için yeterli olmayabilir. Obezite, metabolik nedenlere bağlı olarak gelişen bir hastalıktır.
Vücut kitle indeksi 30’un üzerinde olan kişiler obez olarak tanımlanır. Dolayısıyla, obezitenin sebepleri araştırıldıktan sonra metabolik sendromlardan kaynaklandığı tespit edildiyse, tedavi için metabolik cerrahi yönteminin kullanılması gerekir.Obezite tedavisi, uzun ve sabır gerektiren bir süreçtir. Bu esnada sonuç alınabilmesi için, obeziteye sebep olan etkenlerin kontrol altına alınması gerekir. Metabolik cerrahi yöntemi dâhilinde uygulanan mide bandı ve tüp mide ameliyatlarıyla, besin alımını kısıtlamak ve kilo almaya sebep olan etkenleri kontrol altına almak mümkündür. Metabolik cerrahi, yalnızca aşırı kilo alımını değil, obezitenin sebep olduğu diğer rahatsızlık ve semptomları da büyük ölçüde azaltmaktadır. Diyabet tedavisinde uygulanan ameliyat da obezite cerrahisinden örnek alınarak geliştirilmiştir.
Cerrahi müdahale, obezite tedavisinde tercih edilen ilk yöntem değildir. Öncelikle diyet, egzersiz ve ilaç kullanımından oluşan bir tedavi süreci gerekir. Bu süreç istenen sonucu vermiyorsa, hasta vücudundaki fazla kilolardan kurtulamıyor veya verdiği kiloları kısa sürede geri alıyorsa, bu durumda metabolik cerrahi uygulamasına karar verilebilir. Ancak uygulamadan önce hastada bazı ölçümlerin yapılması gerekmektedir.Vücut kitle indeksi 40 kg/m üzerinde olanlar morbid obez olarak adlandırılır. Metabolik cerrahinin uygulanabilmesi için kişinin bu sınıfa girmesi gerekir. Ameliyatın yapılması için tanının kesin olarak konulması ve hastanın diğer tedavi yöntemlerini uyguladığı hâlde sonuç alamamış olduğunun tespit edilmesi gerekir. Kilo problemleriyle birlikte uyku apnesi, yüksek kolesterol, karaciğer yağlanması, kireçlenme, diyabet, yüksek tansiyon gibi hastalıklar geliştiyse, metabolik cerrahi uygulaması gerekecektir.
Metabolik cerrahi, diyabet hastalığının tedavisinde de uygulanan bir yöntemdir. Belirtildiği gibi, diyabet için uygulanan ameliyat yöntemi, obezite cerrahisinden örnek alınarak geliştirilmiştir. Ancak metot birebir aynı değildir. Diyabet için metabolik cerrahi kriterleri, obeziteyle benzerdir. Cerrahinin uygulanabilmesi için diyet, egzersiz gibi tedavi yöntemlerinin uygulanması ve bunlardan istenen sonuçların alınamamış olması gerekir. Ayrıca, hastanın en az 3 yıl boyunca obezite problemine sahip olması, verilen diyet ve egzersizlere 6 aydır uyguluyor olması gerekir. Diğer yandan, 18-65 yaş aralığının dışındaki hastalarda bu ameliyat uygulanmamalıdır.Hastanın psikolojisi de uygulamada önemli bir etken olarak kabul edilir. Tedavinin sonuç verebilmesi için, ameliyattan sonraki süreçte sağlıklı bir beslenme rejiminin benimsenmesi gerekecektir. Dolayısıyla, alkol, uyuşturucu ve madde bağımlılığı problemi olan veya diyet yapmaya psikolojik olarak hazır olmayan hastalarda bu ameliyatın uygulanmaması gerekir. Bu süreçte hastanın terapi alması gerekebilir.
Obezitenin gelişimini durdurmak ve kilo alım sürecini tersine çevirmek için, gıda emilimini azaltmak ve hormon salgılanmasını kilo vermeye yardımcı olacak seviyeye getirmek gerekir. Bunun için tüp mide ve bypass ameliyatları uygulanır. Tüp mide ameliyatı, daha kolay uygulanabildiği için daha çok tercih edilmektedir. Ancak obeziteye bağlı olarak şeker, yüksek kolesterol ve kalp hastalıkları gibi semptomlar gelişmişse, bu durumda ileal interpozisyon olarak bilinen yöntemin uygulanması gerekecektir.Tüp mide ameliyatı, mide hacmini küçülterek gıda emilimini kısıtlar ve aşırı kilolara yol açan beslenme biçimlerinin önüne geçilmesini sağlar. Bypass ameliyatlarında ise, ince bağırsağın kısımları arasındaki gıda geçişleri düzenlenir ve aşırı kalorilerin vücut tarafından alınması engellenir. Bypass ameliyatı, vücuttaki hormon salgılanmasının düzenlenmesine ve kandaki şekerin hücrelere iletilmesini sağlayan insülinin gerekli miktarlarda salgılanmasına da yardımcı olur.
Metabolik cerrahi, obeziteye sebep olan faktörlerin kontrol alınmasını sağlar. Ancak riski tamamen ortadan kaldırmaz. Obezitenin sebebi, vücutta enerji olarak kullanılamayacak kadar yağ depolanmış olmasıdır. Dolayısıyla, ameliyatın bu riski tamamen ortadan kaldırdığı düşünülmemeli, sağlıklı beslenmeye ameliyattan sonraki süreçte de devam edilmelidir. Glisemik indeksi yüksek gıdaların tüketilmesi, problemin nüksetmesine sebep olabilir. Egzersiz de obezite ameliyatından sonraki süreçte oldukça önemlidir. Hareketsizliğin aşırı kilo almaya yol açacağı unutulmamalıdır.
Diğer yandan, ameliyattan sonra hamile kalmak büyük bir tehlike arz edebilir. Ameliyattan sonraki 24 aylık süreçte hamile kalınmaması gerekir. Aksi takdirde durum hem hasta hem de bebek için riskli olacaktır.